Gamer ve Diğerleri

Gamer etiketinin ayar verici şekilde ilk kullanımı 2000’lerin sonlarında karşıma çıkmıştı. Doktoradan bir çocukla Mass Effect’i (2007) sevdiğimizi fark etmiştik ve genel olarak oyunlar hakkında konuşuyorduk. Sohbetin bir noktasında çocuk, “Ben gamer’ım; bana şunu bunu oynadın mı diye sorma” şeklinde buyurdu. Öyle ulvi bir insan ki benim gibi bir faninin bahsetme ihtimali olan her şeyi oynamış olacağını düşünüyor. Başka herhangi bir sorum olmadı kendisine. Keşke kraloyun(nokta)com tarzı sitelerdeki seçkilerimden bahsedip iyice delirtseydim. Kendine gamer diyen bu gibi insanlar casual oyunları ve onları oynayanları da hiç tasvip etmez gördüğüm kadarıyla. Ancak AAA oyunlar dikkate değer görülür bu tayfalarda.

İnsanların kendine iliştirdiği gamer gibi etiketler her geçen gün artarak karşımıza çıkıyor. Dolaşımdaki varlıklarının uzun zamandır farkındayım ve benim de bunlardan bazılarını kullandığım dönemler oldu ama bu etiketlerin sadece diğerlerine tepeden bakmak için bir araç olarak kullanıldığını düşünüyorum. Esasen bir kültürün parçası olunduğunu göstermek için icat edilmiş etiketler artık o kültür üzerinde dışlayıcı bir hegemonya kurmaya, katı ve saçma kurallar koymaya yarıyor bence.

 
İsmail Tarhan, Star Atari Salonu, Ataşehir, İstanbul, Aralık 2013

Ekşi Sözlük’te bir entry’de, bir araştırmacının casual oyunları oynayanlar da hesaba katılırsa kadın ve erkek gamer sayısının eşit olacağına dair teorisine saldırmak amacıyla, “gamer derken telefonuna candy crush indiren göçmen temizlikçiyle amerika'dan çin'e bootcamp'e1 giden, 24 saatlik oyun maratonu yayınını canlı olarak 50 bin kişinin izlediği, geçimini oyunu üzerinden kazanan oyuncuyu, gamer terimi altında aynı kefeye koymuş” gibi bir saldırıya denk geldim. Bu sözlük yazarına göre gamer “internette kulaklıklarını takıp bir yandan discord'dan konuşurken bir yandan rank kasan2 gençler” için kullanılan bir terimmiş. Bireylerin sevdikleri kültürle ilişkilerini vurgulamak için seçtikleri tüm etiketlerde olduğu gibi gamer’ın da net bir tanımı yok bir yandan da. Kimisi Twitch yayını şartı getiriyor, kimisi çeşitli topluluklara katılarak oyunlarla ilgili mizah içerikleri üretmek gibi bir önkoşul belirlemiş. Endüstri açısından çok fazla oyunlara çok fazla vakit ayırmak gamer olarak tanımlanmaya yetiyor diğer yandan. Eski asistanlık odam aklıma geliyor bazen: Odadaki arkadaşlar sabahtan akşama kadar oyun oynuyordu. Benim o aralar oynamakta olduğum Assassins Creed II’da (2009) geçirdiğim süreyle karşılaştırıldığında, onların Facebook üzerinde eşya bulma oyunu (hidden object) mesaisi çok daha fazlaydı. Ama göçmen temizlikçilere karşı tutumu net olan yazarla kıyaslandıklarında oynadıkları oyunla daha yüzeysel bir ilişki kuruyorlardı muhtemelen. Bu tepeden bakan, gamer etiketinin oyuncunun oyunlarla olan duygusal bağından kaynaklandığını düşünüyorum. Hayran kültürü içerisinde Witcher3 (2007-2015) veya ne bileyim Assassins Creed (2007-2020) gibi dev bütçeli AAA oyunlar, senaryoları, tagline’ları4, figürleri vesaireleriyle çeşitli oyuncuların hayatında önemli bir yer doldurabiliyor. Böyle tutkuyla bağlanılan bir şeyin özdeşleşilmesi daha zor olan “basit” benzerlerinden ayrılması gerekiyor bu oyunculara göre. Bu hayata bakış şeklinin de dışlayıcı bir etiketle taçlandırılması… 

İsmail Tarhan, Ataköy Atari Salonu, Şirinevler, İstanbul, Aralık 2013

Agresif çıkışların geçmişte kalmış ezikliklerle de bir alakası olmalı. Otuz yıl önce oyunlara ve yarattıkları kültüre dair başka şeylere ulaşım pek kolay değildi. Oyun dergileri sınırlıydı; kartuş, kaset vesaire satan yerler azdı ve oyun oynamak internet kafe öncesi devirde o kadar da yaygın değildi. Havalı çocuklar sosyal hayatın tüm ekmeğini yerken oyun kültürüyle ilgilenen kesim kısa Samsun kokan kırtasiyelerde disket sepetlerinin önünde bir ölçüde sosyalleşiyordu ve –1980’lerin nerdsploitation5 filmlerindeki kadar abartılı olmasa da– akranları tarafından küçük görülüyorlardı. Gel zaman git zaman oyun sektörü bütün eğlence sektörlerini aştı ve oyunlar hayatın her aşamasına sızdı. Artık Hideo Kojima veya John Romero gibi insanlar rockstar statüsüne geldi. Onlarca hırıltılı kırtasiyeciyle çocukluğunu geçirmiş bu insanlar durumdan nemalanmasın mı şimdi? Berbat günler geçirdiler, şimdi herkes bu kültürün bir yanından tutmuşken kıdemlerini belli etmek için çırpınmasınlar mı? Gerek de yok bence pek ama, neyse.

Gamer teriminin günümüzdeki kullanıma gelmesinin de değişik bir hikâyesi var. İlk kez İngiltere’nin Walsall kasabasının 1422 kanunlarında kart, zar, tenis veya başka yasadışı oyunları oynayan insanları anlatmak için kullanılmış (O tarihlerde tenis veya futbol gibi oyunlar da kumardan sayılıyormuş ve Noel harici oynanmaları yasakmış, sonradan Noel’de de yasak gelmiş). Terimin günümüzdekine benzer bir kitleyle ilişkilendirilmesi, 1950’lerde stratejik kutu oyun toplulukları için kullanılmaya başlamasıyla söz konusu olmuş. 1970’lerde Dungeons & Dragons’un (1974) özellikle vurgulamasıyla iyice pekişmiş. 1980’lerin başında da Arnie Katz ve Bill Kunkel’in Video (1977-1999) dergisinde yazdığı Arcade Alley sayfalarında bilgisayar oyuncuları için kullanılmış. O tarihlerde aynı grubu betimlemek için arcader diye daha popüler bir terim de kullanılıyormuş, atari salonlarına (arcade) giden insanlardan yola çıkarak. 1983’ten itibaren gamer kelimesi daha sık kullanılmaya başlamış, arcader da yavaş yavaş yok olmuş.

İsmail Tarhan, Star Atari Salonu, Ataşehir, İstanbul, Aralık 2013

Gamer etiketini kendisine takan herkes ezmek veya kültürde üste çıkmak gibi stratejiler içerisinde değildir muhtemelen. Ama doğaları gereği bu tarz etiketler belirli konularda üstünlüğe işaret ediyor ve gösterişçi bir konumdalar. Sinefil, Hip-Hop head gibileri için de aynı şeyi söylemek mümkün. Marvel filmlerini 200 kere izlemiş insan kendisine sinefil demiyor, sinema tarihinden daha bilinçli bir tüketim tutkusu olduğunu düşünen insan kendisinden bu şekilde bahsediyor. Ben Fero hayranı biri çıkıp Hip-Hop head olduğunu söylese yok ederler çocuğu. Ama Organized Konfusion’dan, bilmem neden az bir şey bahsedebiliyorsa, kendisine bu etiketi yapıştırıp yeni sound’larla yapılan işleri harcamaya başlıyor. Yani çeşitli konularda çok bilgi sahibi olmak tabii ki güzel bir şey de, neden kendimize hemen bir isim takıp bu bilgiyi bir insan harcama mekanizmasına dönüştürüyoruz? Birbirimize her konuda patronluk taslamak yerine herkesi kendi hâline bıraksak cidden çok daha ileri bir noktada olacağız. Her konuda hem de. Birbirimize kimin ne kadar gamer olduğunu kanıtlamaya harcadığımız mesaide 50 oyun daha oynayabiliriz mesela… 

1. Özellikle e-spor oyunları için düzenlenen çalışma/antrenman kampları.

2. Oyunların dünya sıralamalarında yükselmeye çalışmak.

3. Kimi oyuncular şiddetle Witcher serisin bağımsız olduğunu iddia ediyor ama kimse bütçesi 80 milyon dolar olan son oyunun (aynı yıl çıkan Metal Gear Solid V: The Phantom Pain ile aynı) nasıl bağımsız olabildiğini açıklamıyor. Geliştirici şirket CD Projekt’in son oyunu Cyberpunk 2077’nin bütçesi de 316 milyon dolar. Gerçek bir bağımsız!

4. Film ve oyun gibi medya ürünlerinin pazarlamasında kullanılan slogana benzeyen cümle. En ünlüsü Apollo 13 (1995) filminde kullanılan “Houston, bir sorunumuz var” olabilir. 

5. Mevcut trendleri, niş türleri veya sansasyonel/şok edici içerikleri sayesinde kâr etme amacı taşıyan istismar filmlerinin sosyal becerileri sınırlı ve çalışkan öğrenci stereotipini kullanan örnekleri.

bilgisayar oyunu, Çağıl Ömerbaş, gamer, tanımlama