İNCELEME: KINGS OF CONVENIENCE – PEACE OR LOVE

2001’de ilk albümleri Quiet is the New Loud’u yayımladıklarında 20’li yaşlarda iki Norveçli genç olan Kings of Convenience için, aradan geçen yıllarla birlikte pek çok şey değişmiş olsa bile yeni albümleri Peace or Love gösteriyor ki bazı şeyler de olduğu gibi kalmış. Son albümlerinin üstünden geçen 12 senede, tamamen bir sessizliğe bürünmeseler de yeni bir şeyler duyamadığımız ikilinin yeni albümü Peace or Love o uzun beklemelere değecek yeni yollar açıyor, yeni hikayeler anlatıyor.

Bir önceki albümleriyle arasında, bir grup için alışık olmadığımız kadar uzun bir süre olsa da bu sürenin Kings of Convenience için bir ayrılık olmadığını biliyoruz. Uzun bir süre beraber turlamaya devam ettikleri gibi yaklaşık 5 yıldır da kayıt sürecindeler. Başta teknik detaylar, kişisel ve ailevi problemler ve bir şekilde ortaya çıkan işin içlerine sinmemesi aradaki bu uzun yılların müsebbibi. 2016’dan beri de albümün kayıt aşaması devam ediyor. Grubu yakından takip edenler, o dönemden beri ikilinin çeşitli sosyal medya platformlarından “Kayda giriyoruz”, “Bu sefer bitmek üzere” gibi çeşitli mesajlar yayınladıklarını hatırlayacaklardır. Hatta turnelerinde bu yeni şarkıları çaldıkları da oldu. Ancak kayıt süreci bir şekilde istedikleri gibi gitmedi. En son bu beklentinin hem onları hem de dinleyiciyi yıprattığına karar verip içlerine sinen, yayınlamak isteyecekleri bir şey ortaya çıkana kadar gruptan herhangi bir şey duymayacağımızı söyleyen bir mesaj yayınladılar. Bu süreç de yaklaşık bu senenin başlarına kadar sürdü. Ta ki geçtiğimiz nisan ayının sonlarına doğru, bu uzun arayı sona erdirecek yeni albümün müjdecisi Rocky Trail’ı yayımlayana dek. Bu noktada Rocky Trail’la ilgili de İstanbul seyircisi için özel bir notu eklemek gerek. Grubun Alper Bahçekapılı’ya Gazete Oksijen için verdiği röportajda da belirttiği üzere şarkının ilk hali, 2013’teki İstanbul konserlerinden sonra dönüş uçağında ortaya çıkmış. Sonrası Türkiye için olduğu gibi grup için de uzun ve dolambaçlı bir hikaye.

Albümün öne çıkan iki parçası Catholic Country ve Love is a Lonely Thing’e ikilinin daha önce de birlikte çalıştıkları Feist sesiyle eşlik ediyor. Feist’ın albüme katkısı bu iki şarkının da ötesinde aslında. Uzun ve bir türlü bitmek bilmeyen kayıt sürecinin bir yerinde, Erlend Øye’nin Sicilya’daki evinde kayıt alırken Leslie Feist, İtalya’ya geldiğini ve beraber bir şeyler yapmak istediğini söyleyerek Sicilya’da ekibe dahil oluyor. Şarkılardan biri burada ortaya çıkarken diğer ortaklıkları da Berlin’de kaydediliyor. Kendilerinden ve yaptıkları işin niteliğinden sıklıkla şüpheye düşen ikili için Feist’ın varlığı ve desteği, yaptıkları işe olan inançlarını perçinleyip devam etmek için bir katalizör etkisi yaratıyor. 2018’de People Festivali çin yaptıkları doğaçlama performanstan beri bu ekipten yeni bir şey duymak için can atanlar için de defalarca tekrarda döndürecekleri iki yeni şarkı böyle uzun soluklu bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkıyor.

Kings of Convenience’ın senelerdir en iyi yaptığı şey hüzünle mutluluğu harmanlaması. Şarkı yazma süreci hakkında konuşurken ikili, hayatın da özünde zıtlıklarla dolu olduğunu ve bu nedenle hüzünlü bir söze mutlu bir melodi yazmayı sevdiklerini dile getiriyorlar. Kabuk tutan yarayı, tatlı tatlı kaşıyıp ardından da açtığı yarayı saran bir dinleme deneyimi… Peace or Love’ın en büyük vaadi belki de 20 senedir yaptıklarına devam etmeleri. İlk albümleri Quiet is the New Loud’ın ismiyle manifesto-vari bir şekilde söylediğini temsil etmeye devam ediyorlar. Hâlâ günümüz dünyasından daha sessiz, dinleyicisinin dikkatini vermesi gereken ama dikkatini verebilenlere de saklı hazineler sunan bir albüm…

İkilinin kişisel hikayeleri de hem şarkı sözlerinden çıkarabildiğimiz hem de bizzat kendi ağızlarından dinlediğimiz kadarıyla anlatmaya değer. Eirik Glambek Bøe , Bergen’de 3 çocuk babası olarak yerleşik bir hayat yaşarken Erlend Øye, uzun bir süredir Berlin ve Sicilya başta olmak üzere kendine farklı evler ediniyor. Pandemi sürecinin başından itibaren çok uzun bir bölümünü Meksika’da bir karantina otelinde geçiren ve hatta burada bir de albüm kaydeden Øye, şimdilik annesinin vefatının ardından Bergen’e dönmüş durumda. En bilindik şarkılarından birinde, seneler içinde defalarca “Homesick, ‘Cause I no longer know, Where home is” diyen ikilinin kişisel hayatlarında da ev diyebilecekleri yere ilişkin bir arayış içinde olması, şarkı sözlerinde tanıdıklık arayanlar için özel bir hikaye sunuyor.

Son 20 senedir hızla ve geri dönüşsüz bir şekilde değişen her şeyin karşısında sıla hasreti çekip sığınabileceği bir ev arayanlara, belki evi değil ama eve dönmenin yollarını gösteriyor Peace or Love. Yirmili yaşlarının başlarında ellerinde iki gitar ve hayatla ne yapacağını kestiremeyen iki genç adamın söyledikleri, ilk günden beri nasıl bir şekilde kendi hikayemize eşlik ediyorsa bugün de hayatlarında çok fazla şey yaşamış, kırklı yaşlarında iki olgun adam aynı birlikteliği sunuyor.

Alejandro Zambra’nın Eve Dönmenin Yolları kitabında şöyle bir pasaj geçiyor: “Bir keresinde kayboldum. Altı ya da yedi yaşındaydım. Aklım başka yere gitmişti, birden annemle babamı kaybettim. Korktum ama sonra yolumu buldum ve eve onlardan önce vardım – ümitsizlik içinde beni arıyorlardı. Ama bence o akşamüstü esas onlar kaybolmuştu. Çünkü ben eve dönmeyi biliyordum ama onlar bilmiyordu.” Son 20 senedir kaybolmuş gibi evini arayanlara Bergenli ikili, aslında kaybolanın onlar olmadığını telkin ediyor. Peace or Love’ın en kuvvetli hissi, bu eve dönüş ümidi belki de. Biz yolu biliyoruz, kaybolan ise onlar…